İçindekiler
- 1 Genel Kurul Kararlarının İptali (Türk Ticaret Kanunu Md. 445 vd.)
- 1.1 Giriş
- 1.2 Genel Kurul Toplantısı Genel Çerçevesi ve Süreci
- 1.3 Genel Kurul Kararının İptalini Kim Talep Edebilir?
- 1.4 Azlık (azınlık) Pay Sahipleri
- 1.5 İptal Talebinde Süre
- 1.6 Şirket Genel Kurul Kararının İptali İstenen Hususlar
- 1.7 Genel Kurul Kararı İptali Talep Edeceklerin Sağlaması Gerekli Ek Şartlar
- 1.8 İptale İlişkin Emsal Yargıtay Kararlarına Örnekler
- 1.8.1 Karara Muhalif Pay Sahibinin İptal Talep Ettiği Karar Maddelerinde İptal Sebeplerinin Değerlendirilmesi Gerektiğine İlişkin
- 1.8.2 İmzası Taklit Edilen Hakim Pay Sahibinin Yokluğunda Taklit İmza ile İcraya Konan Genel Kurul Kararının Yokluğunun Tespiti Talebi ve İşbu Talebin Hakkın Kötüye Kullanılması Kapsamında Değerlendirilemeyeceğine İlişkin
Genel Kurul Kararlarının İptali (Türk Ticaret Kanunu Md. 445 vd.)
Giriş
Anonim şirketlerdeki zorunlu organlardan biri olan Genel Kurul, esasları Türk Ticaret Kanunu Md. 407 ile başlayan hükümlerde bağlandığı şekilde, olağan toplantı ise her faaliyet dönemi (yıl) sonundan itibaren üç ay içinde, olağanüstü sebeplerin varlığı halinde Md. 410 ve 414’deki çağrı usullerine uymak suretiyle toplanmaktadır. Bu olağan ve olağanüstü toplantılarda görüşülen ve karara bağlanan hususların, mer’i (güncel) ticaret mevzuatına, genel hukuk kurallarına, ticari teamüle ve diğer düzenleyici / emredici hükümlere aykırı olması yahut aykırılığı iddiasına dayanak gerekçelerle ehil olanlar tarafından iptali talep ve dava edilebilmektedir.
Esasa (hukuka aykırılık) ilişkin pek çok dava sebebi oluşabilmekte ve bunlar sayı ile sınırlanamamakta iken, en çok dava görülen diğer husus da şirket genel kurul toplantısının şekli usule uymamasından ve bu surette pay sahiplerinin pay sahipliğinden kaynaklı haklarını kullanamamasından ileri gelmektedir.
Genel Kurul Toplantısı Genel Çerçevesi ve Süreci
Şirketin ticari hayatı çerçevesinde esas sözleşmesinde güttüğü amaçları gerçekleştirmek amacıyla yapacağı görüşmelerden, şirket içi hiyerarşi belirlemelerinden ve alınacak kararlardan ibaret olarak kısa şekilde tanımlanabilen Genel Kurul, gündemin hazırlanması, gündemden şirket pay sahiplerinin haberdar edilmesi ve toplantıya çağırılması akabinde, toplantı yeter sayıdaki üyeler ile (TTK Md. 418) belirlenen gündem çerçevesinde yapılır.
Pay sahiplerinin görüş ve önerileri alınır, karar alınması gereken hususlarda hazirun (hazır bulunan) pay sahipleri oyunu kullanır, oy nisabınca kabul edilen kararlar, tasdiki için bağlı bulunan Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne gönderilir, tasdik olunan karar Ticaret Sicil Gazetesi‘nde yayınlanır. Kabul edilen öneriler gibi reddedilen öneriler de aynı karar tutanağında imza altına alınır ve şirket Genel Kurul Karar Defteri’ne noter onayı vasıtasıyla geçirilir. (TTK Md. 422)
Süreci şirket yetkilileri ve pay sahipleri kadar, mali sorumluların, murahhas üyelerin, vergi sorumlusu sıfatlı mali müşavirlerin ve şirket vekilinin (avukatının) takibi, doğacak hukuka aykırılıkların süreçte giderilmesi için son derece mühimdir.
Genel Kurul Kararının İptalini Kim Talep Edebilir?
Türk Ticaret Kanunu Md. 446’da, Genel Kurul kararının iptalini kimlerin isteyebileceği kesin (yoruma kapalı) şekilde hükme bağlanmıştır. Buna göre;
(kanun metni)
a) Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten,
b) Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri,
c) Yönetim kurulu,
d) Kararların yerine getirilmesi, kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her biri,
iptal davası açma yetkisine sahiptir.
Azlık (azınlık) Pay Sahipleri
Azlık, kural olarak, bir ticari ortaklığın hisselerinin en az onda birini, payları halka açık şekilde işlem gören ortaklıklarda en az yirmide birini oluşturan pay sahiplerine verilen isimdir. (TTK Md. 411/I)
Azlık pay sahiplerinin kanunda ilk belirlenen ayırt edici hakkına göre, azlık pay sahipleri yönetim kurulundan, yazılı olarak gerektirici sebepleri ve gündemi belirterek, genel kurulu toplantıya çağırmasını veya genel kurul zaten toplanacak ise, karara bağlanmasını istedikleri konuları gündeme koymasını isteyebilir. Burada belirlenen “çağrıda bulunma hakkı” esas sözleşme ile negatif anlamda kısıtlanamamakta olup, şirket esas sözleşmesi ile, daha az paya sahip pay sahiplerine de tanınarak genişletilebilir.
Azlık pay sahipleri, çoğunluk pay sahiplerinin haklarını kötüye kullanmalarına karşı, genel kurul kararlarının iptalini talep etme hakkını kullanabilirler. Bu hak, esas sözleşme veya genel kurul kararı ile sınırlandırılıp kaldırılamayacağı gibi, talepte bulunan pay sahibinin sermayeyi ödeyip ödemediğinden de bağımsızdır. TTK Md. 446 uyarınca, toplantıya katılıp olumsuz oy kullanan pay sahipleri ve toplantıya hazır bulunup bulunmadıkları dikkate alınmayan pay sahipleri, kararlara karşı dava açabilecekleri iki gruba ayrılmıştır.
Genel kurul kararlarına karşı dava açmak isteyen pay sahipleri, toplantı tutanağına muhalefet şerhlerini eklemeleri ve olumsuz oy kullanmaları şartıyla yapabilirler. Bu şartları sağlayan azlık pay sahipleri bulunabilir ve bu azlık pay sahipleri de Genel Kurul Kararının, muhalefet ettikleri kısmının yahut tamamının iptalini yetkili mahkemeden talep edebilir.
İptal Talebinde Süre
TTK.m.445 uyarınca anonim şirketlerde genel kurul kararının iptalinin talep edileceği davalar, kararın alındığı tarihten itibaren üç ay içinde açılabilmektedir. Üç aylık sürenin başlangıcı madde metninden de anlaşıldığı üzere, kararın öğrenildiği tarihi değil sadece karar tarihini esas almakta olup, muhtemel davacıların kararın varlığından bu tarihte haberdar olup olmamalarından etkilenmez.
Üç aylık süre, “hak düşürücü süre” kapsamında olduğundan bu süreyi geçen iptal başvuruları reddolunacaktır. Emredici nitelikte olan bu hak düşürücü sürenin herhangi bir şekilde uzatılmasını veya kısaltılmasını öngören bir genel kurul kararı, bir ana sözleşme hükmü / değişikliği veya diğer bir harici hukuki işlem butlanla (kesin geçersizlik) maluldür.
Şirket Genel Kurul Kararının İptali İstenen Hususlar
- Toplantıya Çağrı: Genel kurul toplantısına usulüne uygun olarak çağrılmayan bir pay sahibi, toplantıya katılamadığı için karara karşı dava açabilir.
- Gündemin İlan Edilmesi: Gündemin usulüne uygun olarak ilan edilmemesi veya hiç ilan edilmemesi de bir iptal davası nedenidir. TTK ve esas sözleşmede belirtilen usul uyarınca yapılan çağrıda, usulüne uygun olarak ilan edilmiş gündem yer almalıdır. Bununla birlikte, gündem maddeleri pay sahiplerine toplantıda ele alınacak konular hakkında net bir anlayış sağlamalıdır. Bu, gündem usulüne uygun olarak ilan edilseydi, talep sahibinin toplantıya katılıp katılmayacağı ve kullanacağı oy ile kararı değiştirebilecek olup olmadığına ilişkin önemli bir konudur.
- Yetkisiz Katılım: Toplantıya katılmaya yetkili olmayan kişilerin veya bu kişilerin temsilcilerinin toplantıya katılarak oy kullanmaları halinde, pay sahipleri genel kurul kararına karşı dava açma hakkına sahiptir. Yetkisiz kişiler arasında rehin, hapis, saklama veya kullanım ödüncü hakkı olanlar da yer alır.
- Üyenin Katılımının Haksız Kısıtlaması: Aldatma, tehdit veya fiziki müdahale yoluyla pay sahiplerinin veya intifa hakkı sahiplerinin toplantılara katılmalarının ve oy kullanmalarının engellenmesi de ihraç sebebidir. Pay sahiplerini kanuna aykırı olarak toplantıya katılmaktan kovmak da yukarıda sayılan engelleyici fiiller kapsamına girmektedir.
Genel Kurul Kararı İptali Talep Edeceklerin Sağlaması Gerekli Ek Şartlar
Kendisinde yetki görerek;
- Toplantıya çağrının usulüne uygun olarak yapılmadığını,
- Toplantı gündeminin usulüne uygun olarak duyurulmadığını,
- Genel kurula katılma yetkisini haiz olmayan kişilerin ya da bu kişilerin temsilcilerinin toplantıya katıldığını ve oy kullandığını veya
- Toplantıya katılmalarının ve oy kullanmalarının haksız olarak engellendiğini iddia eden pay sahipleri,
bu sözü edilen ihlallerin kararın alınmasında etkili olduğunu, toplantı tutanağı ve koydurdukları muhalefet şerhi ile ispatla mükellef olup, bu husus yetkili Ticaret Mahkemesi hakiminin de re’sen incelemesi gereken bir husustur. Doktrinde buna “etki kuralı” da denmektedir.
İptale İlişkin Emsal Yargıtay Kararlarına Örnekler
Karara Muhalif Pay Sahibinin İptal Talep Ettiği Karar Maddelerinde İptal Sebeplerinin Değerlendirilmesi Gerektiğine İlişkin
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2021/1375 K. 2022/5583 T. 7.9.2022
* ANONİM ŞİRKET GENEL KURUL KARARININ İPTALİ İSTEMİ ( Genel Kurul Toplantısında İptali Talep Edilen Maddeler Görüşmeye Açıldığı Sırada Davacı Vekili Söz Alarak Gündeme İlişkin Muhalefet Beyanında Bulunduğu Her Üç Gündem Maddesi ile İlgili Karar Alındıktan Sonra da Davacı Vekili Tekrar Söz Alarak Alınan Karara Muhalif Olduklarını Talepleri Dışında Karar Alındığını ve Dava Açacaklarını Bildirmek Suretiyle Davacı Yanın Açık Muhalefet Kaydı Genel Kurul Toplantı Tutanağına Geçirildiği – Davanın HMK Md. 114/2 ve 115 Gereği Reddinin Hatalı Olduğu )
KARAR : Davacı vekili; müvekkilinin davalı şirketin ortağı olduğunu, şirket tarafından yapılan 28/03/2018 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 7-8-9 numaralı kararların kanuna, objektif iyiniyet kurallarına ve şirket ana sözleşmesine aykırı olması nedeniyle muhalefet şerhi konulduğunu, söz konusu kararların müvekkilinin mağduriyetine sebebiyet vereceğini ileri sürerek, alınan kararların ayrı ayrı iptallerine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; alınan kararların şirketin mali yapısıyla uyumlu olduğunu savunarak, yasal dayanağı bulunmayan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; 7 numaralı karar yönünden; yıl kârının dağıtılmayıp yedeklere ayrılmasının şirket ortaklarının kâr dağıtılması beklentisini ortadan kaldırdığını, şirket sermayesi ile öz kaynak toplamı dikkate alındığında 2017 yılı kârının hissedarlara dağıtılmasının objektif iyiniyet kurallarına uygun olacağı, 8 numaralı karar yönünden; şirketin aktif büyüklüğü cirosu ve mevcut öz kaynağı dikkate alındığında şirketin bu denli bir sermayeye ihtiyacının olmadığı, bu nedenlerle nakdi sermaye arttırımına ise mevcut şirket yapısı kapsamında ihtiyaç olmadığı, 9 numaralı karar yönünden; şirketin 2017 yılında kâr dağıtmayıp kârı yedeklere aktardıktan sonra bir yıllık sürede üç yönetim kurulu üyesine 720.000.-TL ödeme yapılması ve söz konusu net ödemenin brüt tutarının 1.200.000.-TL civarında olması, bu denli ödemenin şirket ortakları arasında eşitsizlik anlamına geleceği ve bu nedenlerle alınan kararların kanuna, şirket ana sözleşmesine ve objektif iyiniyet kurallarına aykırı oldukları gerekçesiyle, davanın kabulüyle davalı şirkete ait 28/03/2018 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan 7-8 ve 9 numaralı kararların iptaline karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı ortağın genel kurulda kendisini vekili aracılığıyla temsil ettirdiği, vekilin iptali istenen ve mahkemece kabulüne karar verilen 28/03/2018 tarihinde yapılan 2017 yılı olağan genel kurul toplantı tutanağının 7-8 ve 9. maddesiyle ilgili olarak daha karar alınmadan önce karşı çıkıp itiraz ettiği (peşin muhalefette bulunduğu), bu şekildeki muhalefet öneriye karşı çıkma olup, kararın alınmasından sonra yapılmış bir karşı çıkmanın, muhalefetin bulunmadığı, karardan sonra davacının bu karara muhalif olduğuna dair bir şerh yazmadığı gibi bu karara muhalif olduğuna dair ayrı bir yazılı beyan sunmadığı, bu durumda iptal davası açabilmek için kanunun aradığı “alınan kararlara muhalif kalma” koşulunun yerine getirilmediği, bu hususun dava şartı olduğu, dava şartlarının bulunup bulunmadığının yargılamanın her aşamasında resen gözetileceği, buna göre ilgili genel kurul kararlarının iptali davasının dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken söz konusu husus dikkate alınmadan ilgili genel kurul kararlarının iptaline karar verilmesi doğru olmadığı gerekçesi ile, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK m.355 gereğince re’sen kabulüyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak ve yeninde hüküm kurularak, davanın HMK’nın 114/2 ve 115.maddeleri gereğince reddine karar verilmiştir. Karara karşı, davacı vekili tarafından temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.
Dava, anonim şirket genel kurul kararının iptali istemine ilişkin olup, mahkemece iptal davası açabilmek için kanunun aradığı “alınan kararlara muhalif kalma” koşulu yerine getirilmediği gerekçesi ile, davanın HMK m.114/2 ve 115 maddeleri hükmü gereğince reddine karar verilmiştir.
Ancak, davalı şirketin 28/03/2018 tarihli olağan genel kurul toplantısında iptali talep edilen; “Şirketin kârından kanun ve esas sözleşme gereği gereken miktarlar ayrıldıktan sonra kalan kısmın tamamının olağanüstü yedek olarak ayrılması”na yönelik 7. “Yönetim kurulu tarafından önerilen esas sözleşmenin 6 numaralı “Sermaye ve Hisse Senetlerinin Nev’i” maddesinin değiştirilmesi”ne yönelik 8 ve “Yönetim Kurulu üyeleri …,…ve …’ya ayrı ayrı aylık 20.000.-TL net huzur hakkı ödenmesi, ayrıca şirketin faaliyetlerindeki başarılarından dolayı Yönetim Kurulu üyeleri …,…ve …’ya ayrı ayrı 200.000.-TL ikramiye verilmesi”ne yönelik 9.gündem maddeleri görüşmeye açıldığı sırada davacı vekili söz alarak gündeme ilişkin muhalefet beyanında bulunmuş, her üç gündem maddesi de 667 olumsuz oya karşılık 159.333 oyçokluğu ile karar alındıktan sonra da davacı vekili tekrar söz alarak, alınan karara muhalif olduklarını, talepleri dışında karar alındığını ve dava açacaklarını bildirmek suretiyle davacı yanın açık muhalefet kaydı genel kurul toplantı tutanağına geçirilmiştir. TTK’nun 381. maddesi genel kurul kararlarının iptalinin şartlarını ve usulünü düzenlemiş olup, anılan maddede toplantıda hazır bulunup da karara muhalif kalarak keyfiyeti zapta geçirten pay sahibinin iptal davası açabileceği belirtilmiştir.
Bu durumda, mahkemece, davacı tarafın alınan kararlara muhalif kaldığı ve muhalefetin kayıt altına alındığının kabulüyle iptal talep edilen kararların iptal nedenlerinin değerlendirilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddi doğru olmamış, kararın davacı yararına bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin kabulüyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, HMK’nın 373/2.maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 07.09.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
İmzası Taklit Edilen Hakim Pay Sahibinin Yokluğunda Taklit İmza ile İcraya Konan Genel Kurul Kararının Yokluğunun Tespiti Talebi ve İşbu Talebin Hakkın Kötüye Kullanılması Kapsamında Değerlendirilemeyeceğine İlişkin
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU 08.03.2022, E. 2021/11-701, K. 2022/275
1. Taraflar arasındaki “limited şirketin esas sermaye artırımına ilişkin genel kurul kararlarının yokluğunun tespiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar, davalılar vekilinin temyiz istemi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
GEREKÇE:
22. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı vekili, müvekkilinin 22.07.1992 tarihinde davalı şirketin ortağı olduğunu, müvekkilinin davalı şirketin 23.10.1995 tarihinden itibaren hiçbir genel kurul toplantısına çağrılmadığını ve dolayısıyla hiçbir toplantıya katılmadığı, bu tarihten sonra alınan genel kurul kararlarında müvekkilinin imzasının taklit edilerek davalı şirketteki hissesinin %01 oranına düşürüldüğünü ileri sürmüştür. Dosya kapsamından davacının davalı şirketin genel kurul toplantılarına katılmadığı, imzaların davacıya ait olmadığı anlaşılmaktadır. Davalı şirket yönetici olan diğer davalı Gönül Coşkun’un eldeki davaya konu eylemler nedeniyle İstanbul Anadolu 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 10.07.2018 tarihli ve 2014/69 E., 2018/485 K. sayılı kararı ile mahkumiyetine karar verilmiş ve karar derecattan geçerek kesinleşmiştir. Anılan dosyada davalı G.C. tarafından
verilen ifadede; davacının şirkete uğramadığı, hiçbir toplantıya katılmadığı, sadece defterlerin ona götürülüp imzası alınarak geri getirildiği, imzanın ona ait olup olmayacağını bilemeyeceği beyan edilmiştir. Dolayısıyla 23.10.1995 tarihinden itibaren bütün genel kurul toplantılarının çağrısız yapıldığı, davacının ise hiçbir genel kurul
toplantısına katılmadığı dosya kapsamı ile sabittir.
23. Anonim ve limited şirket genel kurul toplantıları, davetin belli bir prosedüre tâbi tutulup tutulmadığına göre çağrılı ve çağrısız genel kurul toplantısı şeklinde ikiye ayrılır. Hem 6762 sayılı TTK’da hem de 6102 sayılı TTK’da anonim ve limited şirketin genel kurul toplantılarına ortakları davet belli başlı kurallara bağlanmıştır. Kanun koyucu genel kurul toplantılarına davet şekillerinin az ortaklı şirketler açısından pratik olmayacağı düşüncesiyle her iki kanunda da çağrısız genel kurul toplantısını düzenleme ihtiyacını hissetmiştir. Limited şirketlerde çağrısız genel kurul 6762 sayılı TTK’nın 538/5 maddesinde; “Bütün ortaklar; aralarından biri itirazda bulunmadığı takdirde toplantıya çağırma hakkındaki merasime riayet etmeksizin de umumi heyet halinde toplanabilirler. Böyle bir toplantıda bütün ortaklar hazır olmak şartiyle, umumi heyetin salahiyetine dahil olan hususlar müzakere edilerek karara bağlanabilir” şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre limited şirketlerde çağrısız genel kurul toplantısının yapılabilmesi için bütün pay sahipleri veya temsilcilerinin toplantıda hazır bulunması ve hiçbirinin toplantıya itirazda bulunmaması gerekir.
Buradaki itiraz, doğrudan yapılacak olan çağrısız genel kurul toplantısına veya karar alınmasına ilişkin olmalıdır. Görüldüğü üzere çağrısız genel kurul toplantısı için toplantı yetersayısı bütün pay sahipleri veya temsilcilerinin hazır bulunması şeklinde belirlenmiştir. Dolayısıyla çağrısız genel kurul toplantısına bütün pay sahiplerinin veya temsilcilerinin hazır bulunması ve hiçbirinin toplantıya itirazda bulunmaması, çağrısız genel kurul toplantısında alınacak kararların kurucu unsurunu teşkil etmektedir. Herhangi bir pay sahibinin veya temsilcisinin toplantıda hazır bulunmaması ya da toplantıya itiraz etmesi hâlinde çağrısız genel kurul mevcut olmadığı için alınan kararlar yoklukla malûldür.
24. Bu itibarla davalı şirketin dava konusu olan sermaye artırımına ilişkin genel kurul toplantılarının çağrısız yapıldığı anlaşılmakta olup davacının bu toplantılara katılmadığı sabit olduğundan bu kararlar yoklukla malûldür. Yukarıda da bahsedildiği üzere yok hükmünde bir genel kurul kararı karşısında bunun yokluğunun tespit edilmesinin istenmesi hiçbir şekilde hakkın kötüye kullanılması kapsamında değerlendirilemez.
25. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; yokluk yaptırımına tabi işlemlerin aradan zaman geçmesiyle geçerli hâle gelemeyeceği, ancak somut olayda davacıya atfen atılan bir imzanın bulunduğu, davacı sermaye artırımına ilişkin genel kurul kararlarına katılmamış olsa da kendisine atfen atılan imzalarla
yapılan işlemlerin temsil hükümlerine göre yapıldığının kabulü gerektiği, zira davacının bu işlemlere açık onayı bulunmadığı için bu işlemler davacıyı bağlamaz ise de örtülü olarak bu işlemlere icazet verilmiş olması hâlinde işlemlerin geçerli olacağı, davacı şirketin %40 hissesine sahip olan davacının on yedi yıl boyunca şirketin faaliyetine katılmadığı hâlde şirkette neler olduğunu merak etmemesi, şirketin faaliyetini nasıl sürdürdüğünü, alınması gereken kararların nasıl alındığını, ortaklık pay durumuna göre kendisinin oyunun nisap için önem taşıdığı konuların nasıl aşıldığını araştırmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, yapılacak basit bir araştırma ile bu işlemlerin varlığından haberdar olunabileceği, davacının bu usulsüz işlemlere uzun süre ses çıkarmamasının zımni icazet anlamına geldiği, bu nedenle uzun süre geçtikten sonra temsil hükümlerine göre geçerli hâle gelen işlemlerin geçersizliğini ileri sürmenin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu, dolayısıyla direnme kararının bu değişik gerekçeyle bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
26. O hâlde mahkemece yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden usul ve yasaya uygun direnme kararının onanması gerekmiştir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,..”<
AVUKAT DESTEĞİ
Randevu almak için çalışma saatleri içerisinde aşağıdaki telefon aracılığı ile ulaşabilir veya aşağıdaki adrese mail atabilirsiniz.
GİZLİLİK
Avukatlık mesleğinin en önemli etik ilkelerinden biri gizlilik olup, hukuk büromuz; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ile belirlenen gizlilik ve sır saklama ilkesini büyük bir özen ve hassasiyet göstererek uygulamaktadır. Bununla beraber ofisimiz, müvekkillere ait bilgi, belge ve verileri sır tutma yükümlülüğü ve veri sorumluluğu kapsamında gizli tutmakta, üçüncü kişilerle ve kurumlarla hiçbir durumda ve hiçbir şekilde paylaşmamaktadır. Bu bağlamda ofisimiz, dava dosyaları ile ilgili sır saklama yükümlülüğüne uyulacağını yazılı olarak da ilke edinmiştir.