İçindekiler
- 1 Hissesini Devreden Şirket Ortaklarının Mali Sorumlulukları
Hissesini Devreden Şirket Ortaklarının Mali Sorumlulukları
Şirketlerde malvarlığı yahut hisse devrini düzenleyen genel hüküm olan 6098 Sayılı Borçlar Kanunu Md. 202 uyarınca;
“Bir malvarlığını veya bir işletmeyi aktif ve pasifleri ile birlikte devralan, bunu alacaklılara bildirdiği veya ticari işletmeler için Ticaret Sicili Gazetesinde, diğerleri için Türkiye genelinde dağıtımı yapılan gazetelerden birinde yayımlanacak ilanla duyurduğu tarihten başlayarak, onlara karşı malvarlığındaki veya işletmedeki borçlardan sorumlu olur.
Bununla birlikte, iki yıl süreyle önceki borçlu da devralanla birlikte müteselsil borçlu olarak sorumlu kalır. Bu süre, muaccel borçlar için, bildirme veya duyuru tarihinden; daha sonra muaccel olacak borçlar için ise, muacceliyet tarihinden işlemeye başlar.
Borçların bu yoldan üstlenilmesinin sonuçları, dış üstlenme sözleşmesinden doğan sonuçlarla özdeştir.
Bildirme veya ilanla duyurma yükümlülüğü devralan tarafından yerine getirilmedikçe, ikinci fıkrada öngörülen iki yıllık süre işlemeye başlamaz.”
İzah edecek olursak; bir işletmeyi (yahut hissesini) aktif ve pasifleriyle birlikte devralan (gerçek veya tüzel) kişi, devralma işlemini alacaklılara bildirdiği (resmi yazı olması aranmamakla beraber, ispat kuvveti bulunan yazılı bildirim) veya ticaret sicil gazetesinde, şirket harici yapılanmalarda ise ulusal (Türkiye geneli) gazetelerde yayınlattığı ilan vasıtasıyla duyurduğu tarihten başlayarak, malvarlığındaki veya işletmedeki borçlardan, şirket sorumluluk tipine göre sorumlu olur. Şirket anonim şirket ise bu sorumluluk taahhüt ettiği pay tutarı kadar, şirket limited şirket ise devralan kişi şirket müdürü haline gelmişse kişisel mal varlığı kadardır.
Pay Devrinin Temel Koşulları
Burada belirtmek gerekir ki, şirketin yalnız aktifini yahut yalnız pasifini kapsar şekilde devralma sözleşmeleri geçerlilik kazanmayacaktır. Ancak, şirketin var olmasında ve işleyişinde aksaklık yaratmayacak fer’i hak ve yükümlülükler özel anlaşmalar ile kapsam dışı bırakılabilmektedir. Bazı şirket unsurları ise kapsam dışı bırakılma yasaklısıdır. Örneğin devralan kişi, devraldığı şirketin ticaret ünvanını da kullanma hakkına otomatik olarak sahip olur ve bunu üçüncü kişilere devredemez.
Bir ticari işletmenin veya payının devredilebilmesi için devir sözleşmesinin resmi yazılı şekilde (noter huzurunda veya onayıyla) yapılması ve keyfiyetin şirketin bağlı bulunduğu Ticaret Sicil Müdürlüğü’nde tescil ve ilan edilmesi zorunludur. Ancak burada özellikli bir durum da vardır; şirket payı devrinin Ticaret Sicilde tescil ve ilan edilmesi, “kurucu” değil “bildirici” nitelikte işlemdir, yani tescil ve ilan edilmeden önce de, noter sözleşmesi doğduğu tarihten itibaren devralan kişi şirketin yeni ortağı sayılmakta ve amme alacaklarından ikinci derecede (şirketi takiben) sorumlu olmaya başlamaktadır. Üçüncü kişilere olan borçlar ve yükümlülükler açısından ise; kişilere bildirme hususunun gerçekleşmesi zorunlu olduğundan; Ticaret Sicile tescil ve ilan tarihi, sorumluluğun başladığı tarih olacaktır.
Limited Şirket Devreden ve Devralan Ortaklarının Kamu ve Özel Borçlardan Sorumlulukları
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 35’inci maddesine göre, limited şirket ortakları, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumludurlar.
Burada bahsedilen sorumluluk yasa metninden de anlaşılacağı üzere ikincil sorumluluktur. Yani başka bir deyişle amme alacağı sebebiyle ortağa başvurulabilmesi için, alacağın şirketten tamamen yahut kısmen tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğin anlaşılması (tahsil yollarının tüketilmesi) gerekmektedir.
Ortak şirketteki payını devredecek olur ise de, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden müteselsilen sorumlu olacaklardır. Yine amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde de müteselsilen sorumluluk söz konusu olacaktır. Burada yine, yukarıda bahsedildiği üzere, devir keyfiyetinin yazılı sözleşme ile hükme bağlanması aranmakta olup, bildirici işlem yükümlülüğü olan Ticaret Sicil Gazetesine tescil ve ilan etme hususu şart koşulmamaktadır. Zira bu koşul üçüncü kişilere olan yükümlülükler için geçerli olup, amme alacağı konusunda Devlet, üçüncü kişi sayılmamaktadır. Bu hususta yerleşik Yargıtay ve Danıştay içtihatları bulunmaktadır.
Uygulamada Karşılaşılan Sorunlar
Ancak görülmektedir ki uygulamada limited şirket ortakları hisselerini devrettiklerinde şirketin kamuya olan borçlarından da kurtulduklarını düşünmektedirler.
Belirleyici bir husus vardır ki; limited şirket ortakları hisse devri öncesinde aynı zamanda şirket müdürü ise ve müdürlükten de ayrılacaklarsa hisse devri ile birlikte müdürlükten de istifa etmelidir ve bu durumu ticaret sicil gazetesinde ilan ettirmelidir. Pay devrinden farklı olarak burada ilan aranmaktadır zira sadece pay sahibi değil şirket müdürü de değişmektedir, ayrıca şirket temsilcisi sıfatı ile imza sirküleri de değişecektir.
Aksi durumda hisselerin devrinden sonra aradan 10 yıl geçmiş olsa dahi müdürlük sıfatının devam ettiği gerekçesi ile (ticaret sicilde değiştirilmeyen görünüme güvenilerek) vergi daireleri ve SGK’lar devirden sonraki 10 yıllık borçtan sorumlu olunduğunu düşünerek işlem yapmaktadır.
Şirket Müdürlerinin / Kanuni Temsilcilerinin Durumu
Şirket kanuni temsilcilerinin amme alacaklarından doğan sorumluluğu 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun Mükerrer 35’inci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;
“Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir.
Bu madde hükmü, yabancı şahıs veya kurumların Türkiye’deki mümessilleri hakkında da uygulanır.
Tüzel kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmaları, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını kaldırmaz.
Temsilciler, teşekkülü idare edenler veya mümessiller, bu madde gereğince ödedikleri tutarlar için asıl amme borçlusuna rücu edebilirler.”
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu Md. 573 ve devamı hükümleri uyarınca; bir veya birden fazla ortak veya tüm ortaklar ya da üçüncü kişiler şirket sözleşmesi ile müdür olarak atanabilecektir. Ancak üçüncü kişilere yönetim ve temsil yetkisi verilebilmesi için ortaklardan en az birinin şirketi yönetim hakkının ve temsil yetkisinin bulunması da gerekmektedir.
Bu durumda, bir limited şirketinde müdür sıfatını taşıyan bir ortak ile bunun yanında var ise dışarıdan atanan bir müdür amme alacağının tamamından, müşterek ve müteselsilen sorumlu iken; diğer ortak veya ortaklar sadece sermaye payı oranında sorumlu olacaktır.
İlgili hükümler doğrultusunda şirketin amme alacakları ve üçüncü kişilere olan yükümlülükleri hakkında, ortaklık payının devir tarihi olarak noter tasdikli devir sözleşmesinin tarihi esas alınacak, ancak yine de devrin geçerliliği için genel kurulun onayı, bu onay bulunmadığı takdirde üç aylık sürenin geçme şartı aranacaktır.
Örnek Yargıtay Kararı
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.01.2013 tarih ve 2012/21-734 Esas, 2013/152 Kararına göre;
“…davacının dava dışı şirketteki temsil yetkisinin sona ermesi ve yerine yeni temsilci atanmasının sicil gazetesinde ilanının, işlemin hukuken varlık kazanmasına değil, bu hususun üçüncü kişilere açıklanması amacına yönelik olduğu, dolayısıyla inşai değil bildirici bir işlem olduğu açıktır.
…ticaret siciline tescil, kural olarak bildirici etkiye sahiptir. İstisnai olarak, ticaret unvanı ve işletme hakkının korunması, ticaret şirketlerinin tüzel kişilik kazanabilmesi, esnaf işletmelerinde ticari mümessil tayini, anonim şirketlerde ana sözleşmenin değişikliğinin hüküm ifade etmesi ve ticari işletme rehni halleri için ticaret siciline tescil, zorunlu ve kurucu niteliktedir.
…şirket temsilcisi veya ortağın kamu alacaklarına karşı sorumluluğu ilan edilmemenin sonuçlarına bağlanamaz, zira kamu kurumu 6762 sayılı Kanunun 38 ve 39 maddeleri anlamında üçüncü kişi olmadığı gibi, tescil edilmemeye dayanabilmesi için yetkisiz temsilcinin şirket adına işlem yapması zorunluluğu bulunmaktadır.
…Davacının şirketi temsil yetkisi, 1994 yılında sona ermiş olup kurum tarafından talep edilen alacak, davacının kendisinin fiilen gerçekleştirdiği bir hukuki işlemden kaynaklanmadığı gibi kendisinin sorumlu olduğu dönemde ödenmesi gerektiği halde ödenmeyen bir prim borcu da değildir.
…Temsil yetkisinin sona erdiğinin ticaret sicil gazetesinde ilanı iyi niyetli üçüncü kişileri korumaya yönelik olup, davacı temsil yetkisi sona erdikten sonra şirketi borç altına sokacak hukuki bir işlem yapılmadığından davacının kendisinden sonra şirket adına yetkili temsilcilerin ödemesi gereken bir borçtan dolayı şahsi sorumluluğu bulunmamaktadır.”
Limited Şirketin Borcunu Ödeyen Ortağın Şirkete Rücu Hakkı
Ortağın, amme alacakları (vergiler, sigorta payları ve diğer yasal yükümlülükler) dışında, şirketin üçüncü kişilere olan borçları nedeniyle şahsi mal varlığı ile sorumluluğu bulunmamaktadır. Ancak elbette ki sermaye payı oranında sorumlulukları devam etmektedir.
Ortaklar şirket borçlarından sorumlu olmamalarına rağmen, şirketin borçları için ödeme yapmış olabilirler. Örneğin bir ortak, şirketin borçlu bulunduğu aboneliklere, kredi borçlarına ve kambiyo alacaklılarına bizzat ödeme yapmış olabilir. Bu durumda şirket borcunu ödeyen ortak, şirketten alacaklı konumuna geçecek ve rücu kurumu gündeme gelecektir. Ortak ödediği parayı şirketin tüzel kişiliğinden talep edebilecektir. Yani diğer ortakların borçlarla ilgili şahsi sorumluluğu ileri sürülerek, diğer ortaklardan yapılan bu ödemenin talep edilebilmesi mümkün değildir. Şirketin tasfiye yahut konkordato aşamasında olması dahi bu durumu değiştirmeyecektir.
AVUKAT DESTEĞİ
Randevu almak için çalışma saatleri içerisinde aşağıdaki telefon aracılığı ile ulaşabilir veya aşağıdaki adrese mail atabilirsiniz.
GİZLİLİK
Avukatlık mesleğinin en önemli etik ilkelerinden biri gizlilik olup, hukuk büromuz; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ile belirlenen gizlilik ve sır saklama ilkesini büyük bir özen ve hassasiyet göstererek uygulamaktadır. Bununla beraber ofisimiz, müvekkillere ait bilgi, belge ve verileri sır tutma yükümlülüğü ve veri sorumluluğu kapsamında gizli tutmakta, üçüncü kişilerle ve kurumlarla hiçbir durumda ve hiçbir şekilde paylaşmamaktadır. Bu bağlamda ofisimiz, dava dosyaları ile ilgili sır saklama yükümlülüğüne uyulacağını yazılı olarak da ilke edinmiştir.