Uluslararası Hava Ceza Hukukunda Tokyo (1963), Montreal (1988) ve Pekin (2018) Konvansiyon ve Protokolleri
Bu makalede, uluslararası hava ceza hukukunun önemli protokolleri olan Tokyo, Montreal ve Pekin Protokolleri incelenecek, her birinin önemi ve etkileri ele alınacaktır. Hava taşımacılığı, günümüzde hızla büyüyen bir sektör ve bu büyüme, beraberinde bazı zorlukları da getiriyor.
Özellikle, havacılığın büyük çıkış yaptığı 1960 sonrası dönemde, havacılığın da bir “hukuk dalı” olacağı ve milletlerarası yeknesak kurallara bağlanması gerekeceği öngörülerek büyük ülkeler üstü örgütler vasıtasıyla toplantı ve çalışmalar yoğunlaşmıştır.
Kurulan konvansiyonlar ve yetkili uzmanların kaleme almasıyla global metinler haline gelen havacılık kuralları protokolleri, uluslararası hava yolculuğunda yolcuların güvenliğini tehdit eden, hava trafiğini olumsuz etkileyen her tür fiil ve olayı ele almak konusunda öncelikli olarak devreye alınmaktadır. Zira her biri, hava seyahatinin güvenliğini artırmak ve uluslararası işbirliğini sağlamak amacıyla tasarlanmıştır.
Tokyo, Montreal ve Pekin protokolleri, uluslararası hava taşımacılığında farklı suç türlerine karşı uygulanmaktadır. Bu protokollerin etkinliği, uluslararası işbirliği ile artırılmaktadır. Ülkeler, bu protokoller çerçevesinde işbirliği yaparak, hava yolculuğunda güvenliği sağlamak için gerekli adımları atmaktadır. Protokoller, sadece suçları önlemekle kalmayıp, aynı zamanda uluslararası hava trafiğinin düzenlenmesine de katkıda bulunmaktadır.
Tokyo Konvansiyonu ve Protokolü
Tokyo Protokolü, 1963 yılında imzalanarak uluslararası hava seyahatlerinde meydana gelen suçları düzenleyen önemli bir belgedir. Hava yolculuğunun hızla yaygınlaşmasıyla birlikte, bu alanda güvenliğin sağlanması büyük bir ihtiyaç haline gelmiştir. Özellikle, uçak yolculuğu sırasında yaşanan olaylar, hem yolcuların hem de hava taşıma şirketlerinin endişelerini artırmıştır. Bu bağlamda, Tokyo Protokolü, hava araçlarında işlenen suçlara karşı uluslararası bir çerçeve sunmayı amaçlamaktadır.
Protokol, hava yolculuğunda meydana gelen suçları tanımlamakta ve bu suçların cezalandırılmasına yönelik düzenlemeler getirmektedir. Örneğin, yolcu güvenliğini tehdit eden eylemler, uçak kaçırma girişimleri ve diğer ciddi suçlar, bu protokol kapsamında ele alınmaktadır. Tokyo Protokolü, imzalandığı dönemde, hava taşımacılığında meydana gelen suçların artışı karşısında bir tepki olarak ortaya çıkmıştır.
Türkiye Protokolü 1975 yılında 1889 Sayılı Kanunla kabul etmiştir.
Protokol Madde 3/1: “..Uçağın tescilli bulunduğu devlet, uçak içinde işlenen suçlarda ve ika edilen fiillerde kaza (dava etme) yetkisini haizdir..”
Bu protokol, yalnızca suçları tanımlamakla kalmayıp, aynı zamanda bu suçların işlendiği durumlarda hangi ülkelerin hangi yetkilere sahip olduğunu da belirlemektedir. Bu durum, uluslararası işbirliğini teşvik ederken, suçluların cezalandırılması konusunda da önemli bir adım atılmasını sağlamaktadır. Örneğin, protokol, suçun işlendiği ülke ile suçlunun vatandaşlık ülkesinin işbirliği yapmasını zorunlu kılar. Böylece, bir suç işlendiğinde, o suçun nasıl ele alınacağına dair net bir yol haritası oluşturulmuş olur.
Tokyo Protokolü’nün imzalanmasının ardından, dünya genelinde hava taşımacılığına olan güven artmış ve birçok ülke, hava güvenliğini artırmak için kendi yasalarını bu protokol çerçevesinde güncellemeye başlamıştır. Bu süreç, uluslararası hava taşımacılığının daha güvenli bir hale gelmesine katkı sağlamıştır. Ancak, günümüzde hala bazı zorluklar ve yeni tehditler ortaya çıkmaktadır.
Montreal Konvansiyonu ve Protokolü
Montreal Protokolü, 1988 yılında Montreal Konvansiyonunda kabul edilerek, uluslararası hava taşımacılığında güvenliğin sağlanmasında önemli bir adım atmıştır. Bu protokol, özellikle hava araçlarına yönelik terörist eylemleri önlemeye yönelik düzenlemeler içermektedir.
Protokol, hava taşıma araçlarının, sivil havacılık hizmeti verenlerin güvenliğini artırmak ve iç işleyişte güvenliği sağlamak için çeşitli önlemler ve düzenlemeler getirmiştir. Örneğin, havaalanlarında güvenlik kontrollerinin sıkılaştırılması, yolcu ve bagaj tarama sistemlerinin geliştirilmesi gibi uygulamalar, bu protokol çerçevesinde hayata geçirilmiştir. Bu tür önlemler, hem yolcuların hem de hava yolu şirketlerinin güvenliğini sağlamak amacıyla büyük bir önem taşımaktadır.
Ayrıca, Montreal Protokolü, uluslararası işbirliğini teşvik eden bir çerçeve sunmaktadır. Ülkeler arası işbirliği, hava güvenliği konusunda daha etkili çözümler geliştirilmesine olanak tanır. Bu bağlamda, protokolün getirdiği düzenlemelerin uygulanması, sadece tek bir ülkenin çabasıyla değil, tüm ülkelerin ortak çalışmalarıyla mümkün olmaktadır. Böylece, uluslararası hava trafiği daha güvenli hale gelmektedir.
YAZARIN NOTU: Montreal Sözleşmesi esasen hukukta Varşova Sözleşmesi‘nin yerini almıştır. Kabulü ve uygulaması gayet yaygın bir sözleşme olmasına rağmen Varşova Sözleşmesi, özellikle kaza mağdurlarına ödenecek tazminatlara getirdiği sınırların ilerleyen yıllar içinde nominal olarak düşük kalması nedeniyle, havayolu işletmecilerinin çıkarlarına uygun bir sözleşme halini almış ve hak ve özgürlük temelli uluslararası hukuka uygun olmadığı şeklinde eleştiri almıştır.
Montreal Protokolü’nün getirdiği yenilikler arasında, terörist eylemlerin önlenmesine yönelik eğitim programları ve bilinçlendirme kampanyaları da bulunmaktadır. Bu tür girişimler, hem havayolu çalışanlarının hem de yolcuların güvenlik konusundaki farkındalığını artırmaktadır. Unutulmamalıdır ki, güvenlik sadece bir protokol ile sağlanamaz; bu, herkesin ortak sorumluluğudur.
Pekin Konvansiyonu ve Protokolü
Pekin Protokolü, 2018 yılında uluslararası hava taşımacılığında suçların önlenmesi amacıyla imzalanmış önemli bir belgedir. Bu protokol, hava seyahatinin güvenliğini artırmak için teknolojik gelişmelere paralel olarak yeni düzenlemeler getirmiştir. Özellikle, hava taşımacılığında karşılaşılan suçların türleri ve işlenme yöntemleri sürekli değişikliğe uğradığı için, protokoldeki yenilikler önem taşır.
Pekin Protokolü’nün en dikkat çekici özelliklerinden biri, hava taşımacılığındaki güvenlik standartlarının yükseltilmesidir. Bu standartlar, yolcu ve mürettebat güvenliğini sağlamak amacıyla belirlenmiştir. Ayrıca, protokol, havaalanlarında güvenlik kontrollerinin daha etkin bir şekilde gerçekleştirilmesine olanak tanımaktadır.
Sonuç olarak, Pekin Protokolü, uluslararası hava ceza hukukunda önemli bir adım olup, hava taşımacılığının güvenliğini artırmak için gerekli olan yenilikleri içermektedir. Ancak, bu protokolün etkinliği, ülkelerin işbirliği ve uyum içinde hareket etmesine bağlıdır. Gelecekte, hava taşımacılığındaki suçların önlenmesi için daha fazla yeniliğin ve düzenlemenin gerekeceği aşikardır.
Protokollerin Uygulama Alanları
Tokyo, Montreal ve Pekin Protokolleri, uluslararası hava taşımacılığında karşılaşılan farklı suç türlerine karşı etkin birer kalkan görevi görmektedir. Bu protokollerin her biri, belirli suçların önlenmesi ve cezalandırılması için özel düzenlemeler içermektedir. Örneğin, Tokyo Protokolü, hava seyahatleri sırasında meydana gelen suçları ele alırken, Montreal Protokolü özellikle hava araçlarına yönelik terörist eylemlerini hedef alır. Pekin Protokolü ise, teknolojinin gelişimi ile birlikte suçların önlenmesine dair yenilikçi önlemler sunmaktadır.
Bu protokollerin uygulama alanları, uluslararası işbirliği ile genişlemekte ve güçlenmektedir. Ülkeler, bu protokolleri kendi iç yasalarına entegre ederek, hava güvenliğini artırmakta ve suçluların cezalandırılmasını sağlamaktadır. Örneğin, bir ülke, bir hava aracında meydana gelen bir suçun faillerini, bu protokoller çerçevesinde başka bir ülkeye iade edebilir. Bu durum, uluslararası hukukun etkinliğini artırmakta ve suçluların kaçış yollarını daraltmaktadır.
Protokollerin uygulanması, uluslararası hava taşımacılığının güvenliğini artırmakla kalmaz, aynı zamanda yolcuların ve mürettebatın güvenliğini de sağlamaktadır. Hava yolculuğunun yaygınlaşmasıyla birlikte, bu protokollerin önemi daha da artmaktadır. Aşağıda, bu protokollerin kapsamına giren bazı önemli suç türleri listelenmiştir:
- Hava Araçlarına Yönelik Terör Eylemleri: Hava taşıtlarına yönelik saldırılar, bu protokollerin en önemli odak noktalarından biridir.
- Kaçakçılık: Uyuşturucu, insan veya silah kaçakçılığı gibi suçlar, uluslararası işbirliği gerektiren konulardır.
- Uçuş Güvenliğine Tehdit: Uçuş güvenliğini tehlikeye atan her türlü eylem, bu protokollerle düzenlenmektedir.
Sonuç olarak, Tokyo, Montreal ve Pekin Protokolleri, uluslararası hava taşımacılığında suçların önlenmesi ve cezalandırılması için kritik bir rol oynamaktadır. Bu protokollerin etkinliği, ülkelerin işbirliği ile doğrudan bağlantılıdır ve hava yolculuğunun güvenliğini artırmaya devam edecektir.
Gelecekteki Zorluklar ve Fırsatlar
Uluslararası hava ceza hukukunda, gelecekte karşılaşılabilecek zorluklar ve fırsatlar, teknolojik gelişmeler ve artan hava trafiği ile şekillenecektir. Bu durum, mevcut protokollerin güncellenmesini ve yeni düzenlemelerin yapılmasını zorunlu kılabilir. Örneğin, droneların yükselişi, hava alanlarında yeni güvenlik önlemlerinin alınmasını gerektirebilir. Hava trafiğinin artmasıyla birlikte, havaalanlarında ve uçuşlarda güvenliğin sağlanması daha da karmaşık hale geliyor.
Bir diğer önemli mesele ise siber güvenlik. Hava taşımacılığında kullanılan sistemlerin dijitalleşmesi, siber saldırılara karşı savunmasız kalma riskini artırıyor. Bu nedenle, hava ceza hukukunun bu alanda da yenilikler getirmesi gerekiyor. Hava yolları ve havaalanları, siber saldırılara karşı daha dayanıklı hale gelmek için işbirliği yapmalı ve yeni stratejiler geliştirmelidir.
Gelecekte, uluslararası işbirliği de büyük önem taşıyacak. Ülkeler arası işbirliği, hava yolculuğunun güvenliğini artırmada kritik bir rol oynayacaktır. Özellikle terörizmle mücadelede, ülkelerin ortak hareket etmesi gerekecek. Bu bağlamda, Tokyo, Montreal ve Pekin Protokolleri’nin güçlendirilmesi ve güncellenmesi büyük bir fırsat sunmaktadır.
Sonuç olarak, uluslararası hava ceza hukukunda karşılaşılabilecek zorluklar, aynı zamanda yeni fırsatlar da sunmaktadır. Bu fırsatları değerlendirmek, güvenli bir hava seyahati deneyimi sağlamak için kritik öneme sahip. Hava taşımacılığı sektörünün, bu zorlukları aşmak için yaratıcı ve yenilikçi çözümler geliştirmesi gerekecektir.
AVUKAT DESTEĞİ
Randevu almak için çalışma saatleri içerisinde aşağıdaki telefon aracılığı ile ulaşabilir veya aşağıdaki adrese mail atabilirsiniz.
GİZLİLİK
Avukatlık mesleğinin en önemli etik ilkelerinden biri gizlilik olup, hukuk büromuz; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ile belirlenen gizlilik ve sır saklama ilkesini büyük bir özen ve hassasiyet göstererek uygulamaktadır. Bununla beraber ofisimiz, müvekkillere ait bilgi, belge ve verileri sır tutma yükümlülüğü ve veri sorumluluğu kapsamında gizli tutmakta, üçüncü kişilerle ve kurumlarla hiçbir durumda ve hiçbir şekilde paylaşmamaktadır. Bu bağlamda ofisimiz, dava dosyaları ile ilgili sır saklama yükümlülüğüne uyulacağını yazılı olarak da ilke edinmiştir.