Yargıtay’dan Emsal “Yaz Okulu” Kararı
Son günlerde basına ve hukuki haber sitelerine “Yargıtay’dan yaz okuluyla ilgili üniversiteleri ve öğrencileri ilgilendiren emsal karar” başlığı ile yansıyan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15.02.2023 tarihli ve 2022/340 E. 2023/71 K. sayılı içtihadı aşağıda olup, karar uyarınca, mevcut eğitim döneminde başarısız olduğu için ücretini ödemek suretiyle yaz okuluna sevk edilen üniversite öğrencilerinin aynı dersleri bir sonraki dönem alttan alma da denilen bir önceki sınıfın derslerini alma şansı varken ücreti tahsil edilmek suretiyle almaları, isteğe bağlı bir işlem olduğu için “haksız şart” teşkil etmeyeceğine hükmedildi. Üniversite öğrencilerini görece surette “üzecek” karar ile, öğrencinin bireysel okul ve not durumundan kaynaklanır şekilde ders almaları ve seçmeleri hususunun zorlayıcı sebep olarak görülmesi yargı kararı ile engellenmiş oldu.
Karar metninden bir bölüm aşağıdadır:
“….Davacının yaz okuluna katıldığı dönemde yükseköğretim sırasında dönem içerisinde sorumlu olduğu dersleri herhangi bir sebeple veremeyen öğrencilere isteklilik esasına göre ve ücreti karşılığında yaz okulu eğitimi ile bu dersleri tekrar alıp başarıyla geçerek yeni döneme başlama imkânı sağlanmıştır. Davacı da 2008 ve 2009 öğretim yıllarında başarılı olamadığı dersler için yaz okuluna başvurmuş, bedelini ödemek suretiyle eğitim hizmetini almış ve 20.06.2014 tarihinde mezun olmuştur. Ne var ki davacı mezun olduktan kısa bir süre sonra 11.12.2014 tarihinde açtığı bu dava ile; YÖK’ün 15.09.2008 tarihli Genel Kurul kararıyla vakıf üniversitelerinde okuyan öğrencilerden bir önceki eğitim öğretim yılı içerisinde aldığı, bedelini de ödediği ve fakat başarılı olamadığı alt sınıf dersleri için ücret alınmasının uygun olmadığına karar verdiğini ve bu karara göre kendisinden alınan yaz okulu ücretlerinin haksız olduğunu ileri sürmüştür.
YÖK’ün yükseköğretim kurumlarında yürütülen yaz okulları programları uygulama esas ve usulleri konusunda tereddüt hasıl olması durumunda bu tereddüdü giderme yetkisi mevcut olup dava dilekçesinde bahsi geçen Genel Kurul Kararı da bu çerçevede tesis edilmiştir. Ancak söz konusu karar, lafzına bakıldığında, öğrencilerin alttan almak zorunda kaldığı dersler için tekrar ücret alınmaması ile ilgilidir. Oysa yaz okulu eğitimi farklı bir husus olup öğrenci şayet bir sonraki yıl alabileceği ders kredisinde azalma sonucu yaratmamak ve tekrar bir şans kazanarak bu dersi vererek alttan almak zorunda kalmama imkânına sahip olmak istiyorsa yasal düzenlemelerde zemin bulan yaz okulu kurumundan istifade edebilecekse de bu yolu tercih etmeyip aynı dersi bir sonraki eğitim öğretim yılında alttan alır ise bu dersle ilgili yeniden ücret alınmaması gerekliliğine işaret edilerek öğrencinin mükerrer ödeme yapmasının önüne geçilmek istenmiştir.
Nitekim YÖK de söz konusu kararın uygulamada tereddütlere sebep olması üzerine 02.04.2014 tarihinde yeni bir karar almış ve öğrenci başarısız olduğu dersi 15.09.2008 tarihli karar çerçevesinde bir sonraki dönem ücretsiz olarak alabilecekken kendi talebiyle yaz okuluna gitmesi durumunda yaz okulu ücreti ödemesi gerektiği hususu açıklığa kavuşturulmuştur. Yargılama sırasında davacı vekili asıl sorunun dava konusu dönemde öğrencilere bütünleme sınavı imkânının tanınmamış olmasından kaynaklandığını belirtmiş ise de, davalı Üniversite tarafından yapılan uygulama dava konusu dönemde geçerli olan yasal hükümlere dayanmakta olup idare hukuku anlamında bu uygulamanın Anayasal düzenlemelere göre yerindeliğiyle ilgili bir tartışmanın eldeki yargılamanın konusu olamayacağı da açıktır.
Tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde; davalı üniversitenin mevzuat hükümleri çerçevesinde yaz okulu eğitimi sunduğu ve davacının kendi iradesiyle aldığı hizmeti bedelini ödemesi gerektiği aşikardır. Söz konusu uygulama dönemin yasal düzenlemelerine uygun olup taraflar arasındaki uyuşmazlıkta uygulama yeri bulmayan haksız şarta ilişkin tüketici hukuku düzenlemeleri çerçevesinde ve yanılgılı değerlendirmeyle davanın kabulüne karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.
Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır…..”
AVUKAT DESTEĞİ
Randevu almak için çalışma saatleri içerisinde aşağıdaki telefon aracılığı ile ulaşabilir veya aşağıdaki adrese mail atabilirsiniz.
GİZLİLİK
Avukatlık mesleğinin en önemli etik ilkelerinden biri gizlilik olup, hukuk büromuz; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ile belirlenen gizlilik ve sır saklama ilkesini büyük bir özen ve hassasiyet göstererek uygulamaktadır. Bununla beraber ofisimiz, müvekkillere ait bilgi, belge ve verileri sır tutma yükümlülüğü ve veri sorumluluğu kapsamında gizli tutmakta, üçüncü kişilerle ve kurumlarla hiçbir durumda ve hiçbir şekilde paylaşmamaktadır. Bu bağlamda ofisimiz, dava dosyaları ile ilgili sır saklama yükümlülüğüne uyulacağını yazılı olarak da ilke edinmiştir.