Ceza HukukuTürk Ceza Kanunu

Yalan Tanıklık (TCK Md. 272) Mevzuat

Yalan Tanıklık Suçu ve Cezası

Tanıklık Nedir?

Tanık; beş duyusu ile belli olayları duyumsayarak, hukuki bir uyuşmazlığın anlaşılmasına, çözülmesine, ceza yargılamalarında da maddi gerçekliğin ve suç unsurlarının ortaya çıkmasına yardımcı olan kişilere verilen genel addır.

Bir davada tanık sıfatı ile bulunulması, görevin yerine getirilmesi için şahsın davetiye yahut ihzaren (zorla getirme) çağırılması, yemin teklif edilmesi, tarafların sorularına cevap vermesi, dinlenilmediği duruşmada bulunamama, tanıklık karşılığında ücret ödenmesi gibi hak ve yükümlülükler doğurabilmektedir.

Tanıklığın Önemi ve Yalan Tanıklığın Önlenmesi Amacı

Gerçekliğe uygun şekilde tanıklık görevinin yerine getirilmesi, başka deliller ile ortaya konamayan bir uyuşmazlığı yahut suç olayını yargı kurumları önünde aydınlatabildiği gibi, tanıklığın gerçeğe aykırı şekilde yapılması, adli mercilerin yanılmasına / yanıltılmasına, doğrudan ve dolaylı olarak dosya bazında adaletin yanlış (yanılmış) şekilde uygulanmasına, bu surette de kişilerin hukuki haklarının teslim edilmemesine, esasında hak kazanmamış kişilere hak tanınmasına, ceza yargılamasında da kişilerin haksız yere suç isnadı altında kalarak mağdur olmasına yahut aklanmasına sebebiyet verebilir.

Tüm bu hakkaniyete aykırı sonuçlar, devamında doğal olarak kişilerin pozitif hukuka, adalet duygusuna, yargı makamlarına duyduğu güvenin zedelenmesine kadar pek çok toplumsal sonuç da doğurur. Üstelik yalan tanıklık yapılması ihtimali bulunan suçların ve cezalarının ağırlığı, toplumda yalan tanıklık ile elde edilen sonuçlara karşı infial de yaratır. Yaratılacak sonuçların büyüklüğü, failin ve mağdurun belirlenebilir olması, suçtan alıkoyma ve ıslah fonksiyonlarının tanıklar üzerinde de uygulanmasını, yalan tanıklığın tüm çağdaş hukuk sistemlerinde müeyyideye bağlanmasını gerektirir.

Türk Ceza Kanununda Yalan Tanıklık

“Yalan Tanıklık Suçu” 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 272. maddesinde düzenlenir.

YAZARIN NOTU: Tanıklık yapılan dosyanın türüne ve ceza yargılaması söz konusu ise dava konusu (tanıktan sorulan) suçun ağırlığına göre maddede fıkralar halinde sıralanmıştır. Birbirinden farklı ağırlıkta cezalara hükmedilebilen fıkralar esasen bir diğerinin ağırlaşmış hali sayılmamakta, yalan tanıklığın basit (niteliksiz) hali bulunmamaktadır. Her bir fıkrada öngörülen cezalarda alt ve üst sınırdan ceza verme, ceza sınırından uzaklaşma hakimin takdirindedir.  

Yalan Yere Yemin Verme (TCK Md. 275/I) Suçu İle Farkı

Yalan yere yemin verme suçu, yemin verme usulü uygulanan hukuk davalarında, usule aykırı şekilde tanığa yemin verdirilmesine sebep olana davacı-davalı tarafların muhatap tutulduğu bir suç türü olup, hukuk ve ceza yargılamalarında serbest bir hareketle işlenebilen yalan beyan verme suçundan, özgü suç olması sebebiyle farklıdır.

İftira (TCK Md. 267/I) Suçu İle Farkı

İftira suçunda fail, yetkili makamlara ihbar veya şikâyette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, soruşturma ve kovuşturma yapılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için, mağdura hukuka aykırı bir fiil (haksız fiil/suç) isnat etmekte ve fiilin haksız fiil/suç olmadığını, mağdurun fiili işlemediğini bilmemektedir. Yalan tanıklık suçunda ise, doğrudan bir kimseye suç isnadının yapılması şart değildir.

Tanıklığına başvurulan yargılamayı etkileyecek herhangi bir yalan beyan, atılı suçu oluşturabilmektedir. Ayrıca kasten işlenebilen bir suç türü olduğundan, tanığın beyanın yalan olduğunu bilmemesi gibi bir ihtimal de bulunmamaktadır.

Suçluyu Kayırma Suçu (TCK Md. 283/I) İle Farkı

Suçluyu kayırma fiilinde şahsın koruduğu şey “suç fiili”dir. Yalan tanıklık, sadece suç değil, idari yaptırım gerekli fiillerde de söz konusu olabilmektedir. Tanıklık sıfatını kullanmak suretiyle suçluyu kayırmak hali hazırda “yalan tanıklık” suçuna vücut verecektir. Suçluyu kayırma suçunda, suçluya sağlanan imkan, tanıklık değil sayıyla kısıtlanmayan başka pek çok şekilde görülebilmektedir.

Suç Delillerini Yok Etme, Gizleme, Değiştirme Suçu (TCK Md. 281/I) İle Farkı

Yukarıdaki açıklamalar buradaki ayrımda da geçerli olmakla birlikte, suç delillerini yok eden gizleyen veya değiştirenin, kasten hareketin yanında delilleri gizleme yok etme gibi saiki bulunmaktadır. Yalan tanıklık suçunda bu şekilde bir saik aranmamakta, kasten hareket ederek yalan beyan vermek suçun gerçekleşmesi için yeterli sayılmaktadır.

Ayrıca bir kişi, kendi bizzat yahut iştirak halinde işlediği bir suçtan ötürü yalan tanık “tedarik ederse”, diğer oluşan suçların yanı sıra “yalan tanıklık” suçundan da dolaylı fail olarak sorumlu tutulacaktır.

Yalan Tanıklık Nasıl Tespit Edilir?

Yalan tanıklık suçu, hareket suçu karakteristiği gereği, beyanın verildiği ifadenin tamamlanması anında son bulur, tek suç fiili olarak kabul edilir ve suç tarihi bu tarih olarak esas alınır.

Tespiti somut olaya göre değişiklik gösterebilmektedir. Örneğin; yemin altında yapılan birden fazla tanıklığın, birbirini yalanlar beyanlar içermesi, Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarına göre yalan tanıklık için yeterli sayılmaktadır.

Çelişki içeren beyanlar haricinde, henüz beyanlar arası çelişki oluşmamış olsa dahi dosya içerisindeki diğer mevcut delillerle gerçeğe aykırılığı ispatlanabilir durumda olan beyanlar da olabildiğinden, kayda alınan beyanlar ve çelişen deliller, çelişme noktaları Mahkeme huzurunda tutanak altına alınır ve bu tutanak vasıtasıyla fail hakkında re’sen suç duyurusunda bulunulur.

Yemin altında yada yeminsiz de olsa Mahkeme huzurunda yapılan yalan tanıklık, aynı maddenin 2. fıkrasında özellikli hal olarak kabul edilmekte ve bu durumda 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası olarak uygulanmaktadır.

AVUKAT DESTEĞİ

Randevu almak için çalışma saatleri içerisinde aşağıdaki telefon aracılığı ile ulaşabilir veya aşağıdaki adrese mail atabilirsiniz.

Hafta içi: 09:00 – 21:00
Cumartesi: 10:00 – 18:00

GİZLİLİK

Avukatlık mesleğinin en önemli etik ilkelerinden biri gizlilik olup, hukuk büromuz; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ile belirlenen gizlilik ve sır saklama ilkesini büyük bir özen ve hassasiyet göstererek uygulamaktadır. Bununla beraber ofisimiz, müvekkillere ait bilgi, belge ve verileri sır tutma yükümlülüğü ve veri sorumluluğu kapsamında gizli tutmakta, üçüncü kişilerle ve kurumlarla hiçbir durumda ve hiçbir şekilde paylaşmamaktadır. Bu bağlamda ofisimiz, dava dosyaları ile ilgili sır saklama yükümlülüğüne uyulacağını yazılı olarak da ilke edinmiştir.

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu